Mimaride Gün Işığı

Gün ışığı, sürekli olarak değişir. Mimar kütlelerin ve boşlukların boyutlarını kesinleştirebilir, binanın ne tarafa doğru yönlendirileceğini tayin edebilir, yapı malzemelerini ve onların kullanış şekillerini belirleyebilir. Başka bir deyişle daha taş konmadan binanın nitelik ve niceliklerini tanımlayabilir. Tek kontrol edemediği gün ışığıdır. Gün ışığı sabahtan akşama günden güne hem yoğunluk hem de renk bakımından farklılıklar gösterir. Mimarın kullandığı diğer öğeler sabitlik içerisindedir. Mimarın görevi yapının tek parçasını bile oluşturmadan malzemesini olan ışığında yerini belirlemeli ve sağlıklı kullanım sağlamalıdır ki doğal ışık olmadan gerçek bir mimarlık olamaz. Dahası ışık güçlü psikolojik tepkiler yaratır ve belirli fizyolojik etkilere sahiptir. 

Mimarinin yaşanmasında ışık önemli bir rol oynar. Aynı oda, duvarlarındaki açıklıkların boyutlarının ve yerleşimlerinin değişmesi sonucu çok farklı mekansal izlenimler verebilir. Bir pencereyi duvarın ortasından köşeye doğru kaydırmak odanın tüm karakterini tamamen değiştirecektir. Bu farklı durumlar arasında kaybolmamak için aydınlatma açısından üç grup tanımlayabiliriz; 
  
1) Aydınlık açık mekan
2) Tepeden ışık alan mekan
3) Yan taraftan ışık alan mekan.

Bu üç örnek içerisinde en tipik olan yandan ışık olan mekandır. 

Aydınlık mekan tarih boyunca özellikle sıcak iklimli ülkelerde kullanılmış ve güneşten korunmak için sütunların üzerine yerleştirilen bir çatı kullanılmıştır.

 Işığın niceliğinden çok niteliği vardır. Bundan ’ önden aydınlatmanın’ genelde zayıf bir aydınlatmadır. Işık, kabartıları olan bir yüzeyin üstüne dik bir açıyla düşerse, minimum gölge ve ona bağlı olarak da minimum plastik etki oluşur.Bu durumda dokusal etkide zayıf olur çünkü dokunun algılanması yüzeydeki ufak kabartıların algılanmasına bağlıdır.Eğer aydınlatılan cisim, ışık yandan gelecek döndürülürse, hem 3 boyutluluk hem de dokusal etki açısından iyi bir izlenim veren bir nokta bulunabilir. Gölgeli kısımlarda da 3 boyutluluk elde etmek için gerektiği kadar yansımalı ışık kullanılır.Sonunda konusu, plastik ifade ve doku bakımından belirsiz hiçbir nokta kalmadan ortaya çıktığında fotoğrafın iyi ışıklandırıldığını söyler.

 Üstü kapalı mekan değişik yerlerinde farklı ışık etkileri sunar.Buna karşın üstü açık mekan, ışık her yerde aynı derecede iyi olacak şekilde planlanabilir.

Gothenburg'da üstü açık ve kapalı iki avluya sahip başka bir belediye sarayı ile karşılarız.İki mekanı birleştirmeye karar vermiş ve üstü kapalı ana mekanda, açık avluya bakan cam bir duvar yapmıştır.Böylece gün ışığı ana mekana yandan girer.Böylece ışık burada da cam duvarda olduğu gibi yandan girer.Bu tür bir düzenleme yapıda kullanılan kaliteli malzemeleri ortaya çıkaran doyurucu bir aydınlatma sağlar. 

 Gothenburg belediye sarayındaki aydınlatma şekli yalnız yandan aydınlatma yöntemidir.Buna en iyi örnek Hollanda evleridir. Hollanda'da toprağın özel fiziksel şartlarının dışında bir yapı türünün doğmasına sebep olmuştur. Evler denizden kazanılmış toprak üzerine yapılmıştır. Hollanda evlerindeki duvar yapımı için zemine birçok kazık çakmak gerekiyordu. Eski Hollanda evi derinliği fazla,yüksek ve dar kalkan duvarı olan bir binaydı. Alt katlar yaşama alanı olarak, üst katlar ise ihtiyaç duyulan malzemeleri depolamak amacıyla kullanılırdı. Böylece küçük bir yere pek çok şeyi sığdırma olanağı doğardı. Duvarın alt kısmına birçok büyük pencere yerleştirilmiştir.Yan duvarlar komşu evlerle paylaşıldığı için onlarda açıklık yapılamazdı. Bu yüzden ışık sadece ön ve arka cephedeki pencerelerden girebiliyordu. Ön cephe üst tarafta ince bir tuğla duvardan, alta ise ahşap ve camdan oluşuyordu. Cam,önceleri elde edilmesi zor ve pahalı bir malzemeydi. Hava iyi olduğu zaman kepenkler açık tutuluyor,böylece hem içeridekiler dışarıyı seyredebiliyor hem de içeriye bolca ışık girebiliyordu. Kötü havalarda ise yukarıdaki ufak camlardan gelen ışıkla yetinmek gerekiyordu. Sonraları pencerelerin alt bölümleri de camla kapandı. Kepenkler yerinde bırakılarak camlar içeriye doğru açılan kanatlara takıldı. Derin iç mekanları aydınlatabilmek için olabildiğince büyük pencerelere duyulan gereksinim kolayca anlaşılabilir. Dört kepenkli sistemi mükemmelleştiren Hollandalılar daha da ileri gitmiş,pencerelerine perde ve kumaş asmışlardır. Hollanda evlerinin içlerini gösteren eski tablolar incelendiğinde ince tül perdelerin yanı sıra ağır ve kalın kumaşlardan yapılan perdelerinde kullanıldığı ve böylece karanlık duvarlarla aydınlık pencere açıklığı arasında yumuşak bir geçişin sağlandığı görülür. Zengin Hollandalı tüccarların,bölgenin sert ikliminden dolayı,güneylilere göre evlerinde daha çok zaman geçirmeleri ve bu yüzden evlerinin döşemesine, İtalyanlar için daha önemli olan oda biçimlerinden çok daha fazla ilgi göstermeleridir.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Avrupa'da Gotik, Rönesans ve Barok Mimarileri

Osmanlı Mimarisinin Yapısı ve Özellikleri

Orantı, Ölçek